EKMEĞİN FİYATI ve TRAFİK SORUNU SİZCE AYRI ŞEYLER Mİ? Kente göç engellenmezse köydeki üretim düşer, kente taşınan köylüyle beraber kentli de aç kalır. Geride bıraktığımız haftada iki ayrı haber dikkatimi çekti. Birbirinden bağımsız olarak hazırlanan haberlerden biri İstanbul’daki trafik sıkışıklığı, diğeri de ekmeğin fiyatının 10 TL olma ihtimali ile ilgiliydi. “Ekmek parası” kazanmaya çalışan insanlar işlerine gitmek veya mesai bitimi evlerine dönmek için “trafikte” toplu taşıma araçlarına binmeye çalışıyor, çoğu binemiyor, binenler de trafik sıkışıklığından dolayı zaten ilerleyemiyorlardı. Tarih 3 Nisan 1968… Milliyet Gazetesi’nde çıkan haberde, İstanbul’a boğaz köprüsü yapılırken; Hakkari’de, insanların karşıya geçemedikleri için hastalarının kucaklarında öldüğü Zap Suyu’ndan bahsedilmektedir. Türkiye’nin genç devrimcileri seferber olur ve bir kampanya başlatır. Toplanan paralarla, bazı üniversite ve STK’ların teknik destekleriyle ve bütün bir yaz boyunca emek veren devrimci öğrencilerin sayesinde köprü tamamlanır. (Bu köprü daha sonra 1999 yılında bombalanıp yıkılacak ve 2010 yılında bir grup duyarlı insan tarafından yeniden inşa edilecektir.) O vizyoner gençlerin öngörüsüne göre; “Büyük şehirlere ve kırsala adaletli bir kaynak aktarımı yapılmalıdır. Eğer bu adalet sağlanmazsa, insanlar köylerinde kalamazlar. Çocuğunu okutamayan, hayvanını otlatamayan, hastasını hastaneye yetiştiremeyen, spordan, sanattan bihaber köylü nasıl ve niye köyünde yaşamaya devam edecektir? Koskoca devlet “milletin efendisine” böyle bir hayatı mı reva görmektedir? Kente göç engellenmezse köydeki üretim düşer, kente taşınan köylüyle beraber kentli de aç kalır. İnsanlar et, süt, yumurta bile alamayacak hale gelir. Hayat pahalılığı engellenemez. Artacak olan nüfusla beraber ikinci hatta üçüncü köprüyü de yapsan yetmez. Önemli olan göçü engellemektir. “ denilmekteydi. E bir öngörü bu kadar mı isabetli olur? Sadece yapay yollu müdahaleler çözüm o-luş-tur-maz. Yani faiz artırıp indirerek, bir yerlerden döviz bularak, konut kredisini düşürerek hiçbir şeyi uzun vadede halledemezsiniz. J.M.Keynes’in (1883-1946) makro ekonomi kuramları, neo-klasik iktisatçılardan tam da bu noktada ayrılır. Hükümetlerin kısa vadeli, popülist çözümleri yerine devletin uzun vadeli, planlı, bilimsel bir çalışma ve düşünce sistemi geliştirip uygulaması gerekir. Ülkemiz özelinde de çözüm, kırsala dönüştedir. Uzun vadede tersine göç teşvik edilmelidir. Köyler; tüm sosyal ihtiyaçların karşılanabildiği, insanların, içinde yaşamaktan mutlu olduğu yerlere dönüştürülmelidir. Kredilerdeki aslan payı da kentlerdeki TOKİ’ler için değil, köylerdeki besihaneler, süt üretim tesisleri, tarım aletleri için kullandırılmalıdır. Köylü yeniden milletin efendisi olmalıdır. İşte ancak bu durumda ekmeğin fiyatı düşer, İstanbul’daki trafik sorunu da çözülür. FUTBOLDA YABANCI SINIRLAMASI Futbola dair akılda kalan pek bir şey hatırlamayacağımız bir derbi olacağına dair bahse girerim Dünya kupasını geride bıraktık, lige geri döndük. Ülkece bir spor dalına bu kadar meraklı olup da bizim kadar başarısız olan başka bir ülke var mı bilemiyorum ama bu kupayı da uzaktan seyrettik. Hatta kimileri bizim ligde oynayan falanca oyuncunun aynı zamanda filanca milli takımıyla dünya kupasında boy göstermesiyle kendisine övünç payı dahi çıkarttı. Neyse, konumuz bu değil. Şimdi bu hafta sonu bir derbi maçı var: Fenerbahçe- Galatasaray. Dünya derbisi falan deniyor, iddia bu. Lümpen grupların rakip taraftara küfrettiği, sahaya yabancı madde yağdırdığı, sahadaki oyuncuların sürekli hakemle oynadığı, futbola dair akılda kalan pek bir şey hatırlamayacağımız bir derbi olacağına dair bahse girerim. Türk derbisi diyoruz ama, iki kulüpteki yabancı futbolcu sayısı tam tamına 32! Allah’tan sınırsız yabancı kuralını terk edip 3 yerli oyuncuyu şart koştuk da ismini şaşırmadan telaffuz edebileceğimiz en az 6 kişi sahada olacak. Tribündekiler de çoğunluğu dün ülkemize gelip yarın ülkemizden gidecek olan futbolculardan oluşan takımların yapacakları hareketlerle, atacakları gollerle rakip takım taraftarına üstünlük kurmuş olacaklar. Yabancı sınırı 5’ken dünya üçüncüsü olup da yabancıyı serbest bırakınca ne hale geldiğimizi anlayamayanlar da tuttukları takımın santraforunu Hollanda yedek kulübesinde görünce mutlu olmaya devam etsinler. SON YÜZYILDA GEÇEN HAFTA · 1 Ocak 1923 Türkiye Futbol Federasyonu kuruldu. · 1 Ocak 1934 Ölçüler Kanunu yürürlüğe girdi. · 4 Ocak 1964 İnönü’nün 10. Kabinesi güvenoyu aldı. Bülent Ecevit Çalışma Bakanı oldu. · 6 Ocak 1969 ABD Büyükelçisi Robert Kommer’in makam aracı ODTÜ’de öğrenciler tarafından yakıldı. · 7 Ocak 1970 Grip salgını nedeniyle 33 ilde okullar tatil edildi. · 2 Ocak 1975 TRT 1, TRT 2 ve TRT 3 radyoları yayına başladı. · 2 Ocak 1976 Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde çıkan çatışmada 2 öğrencinin boğazı ustura ile kesildi. · 7 Ocak 1976 Murat 124’ün fiyatına yapılan zamla beraber satış fiyatı 71 Bin TL oldu. · 2 Ocak 1984 Katma Değer Vergisi (KDV) uygulaması başladı. · 1 Ocak 1992 Sürücü ve ön yolcu koltuğunda oturan yolcuya emniyet kemeri takma zorunluluğu getirildi. · 1 Ocak 2005 Türk Lirası’ndan 6 sıfır atıldı. · 1 Ocak 2017 Reina isimli eğlence merkezine düzenlenen terör saldırısında 39 vatandaşımız katledildi. · 5 Ocak 2017 İzmir’deki terör saldırısında saldırıyı engelleyen kahraman polis memuru Fethi Sekin şehit oldu. · 5 Ocak 2018 Münir Özkul 93 yaşında hayatını kaybetti. · 5 Ocak 2018 Aydın Boysan 97 yaşında hayatını kaybetti. Yazar: Umut Gerçek